27 Eylül 2013 Cuma

"Erkek" adamın yan komşusu(!)

Anaerkil toplumların insanlık tarihinden elini ayağını çektiği günden bu yana, ataerkil toplumlar olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Geleneklerimizden, giydiklerimize, davranışlarımızdan, görsel sanatlara olan yatkınlığımıza kadar bir çok alanda etki altında kaldığımız ya da "kalmamıza neden olan" bu toplum düzenine göre algımız ve beğenimiz de değişiklik gösterebiliyor. Başlığım işte tam da bu alanda devreye giriyor aslında, ataerkil düzene ayak uyduran erkek adamın, tam zıttı görsel algı ve zevke sahip kişisi, yani mevzu bahis yan komşu. Tabi cümlenin içerisinde bile asıl özne olmayan bu kişi, sosyal çevremizde de hep gizli özne olarak varlığını sürdürüyor. 

Gizli özne olan yan komşu, evinden çıkarken karşılaşacağı göz tacizlerine, alaylı tavırlara ya da mimiklere alışkın olarak sürdürüyor yaşamını, çünkü dünya çevresindekilere karşın ona gri değil rengarenk. Tabi bu çevre belli lokasyonlara ya da oluşturulmuş gettolara göre değişiklik gösterse de, bu rengarenk alanlar da yüz ölçümü olarak yemek masasında bir pirinç tanesi kadar yer ediniyorlar kendilerine. Ama unutulmaması gereken tek şey, köklü ve sağlam bir dişi bile kıran pirinç taneleri... Dünyada bu asi pirinç görevini yerine getiren sayıca fazla şehir ve yönetim var, umudum o ki, ülkemizde de sadece köklü dişlerde değil bilinçlerde de asi pirinç tanesi olabilecek unsurların çoğalması... Yazının başından beri bir gizem yaratmış gibi oldum ancak görsellere göz attığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Erkek adam için ülkemizde oldukça tabu olan giyim konusu, Dolce&Gabbana ile daha da bir dikkatleri üzerine çekiyor. Ataerkil komşuların gizli hayran bakışlarının ardından gelen "kadın işi" yorumlarına aldırmadan giyebileceğim bir çok eserin görsel hazzıyla baş başa bırakıyorum sizi. Bu arada komşularınızı uyarmayı unutmayın, Dolce&Gabbana sezona ataerkillikten uzak, sanat ve sanat tarihi ışığında oldukça başarılı tasarımlar ile giriş yapıyor. 











Devamını Oku

Yemek için giyinmek...

Neredeyse herkesin hayatında bir kez olsun düşündüğü "acaba yemek için mi yaşıyorum, yaşamak için mi yiyorum" sorusuna çok farklı bir bakış yakalayan bir site ile tanıştırmak istiyorum sizi. "Giyinmek için yemek" düşüncesinin hayata geçirilmesi hayret verici olmanın yanı sıra oldukça da etkileyici. Eminim ki Almanlar bu sitenin aldığı tavırdan sonra atasözleri olan "insan ne yiyorsa odur." sözünü değiştirip, "insan ne yiyorsa onu giyiyordur." olarak kullanacaklardır.

Çağımız insanının karşılaştığı sağlıklı yemek sorunu hepimizin baş belası durumlarından biri olsa da, bu site ağzınızı sulandırmaktan öte, modaya olan görsel aşkınızı sulandıracak cinsten, üstelik kalori hesabından çok "bu renk bana nasıl olur" hesabına ihtiyacınız var. Bir kombine ihtiyaç duyduğunuzda "risotto bu kombin için uygun mudur?" düşüncesine bugüne kadar sahip olmadıysanız, buyrun risottonun şıklığı, yaban mersini marmeladının sadeliği, ya da çilekli milk shake'in göz kamaştırıcı büyüsüne...

Tabi kalori hesabını boş verin derken, ciddiyetten uzak olduğum anlamına gelmesin, kıyafetlerin zerafeti ve albenisi insanın iştahını açmıyor değil, her ne kadar yaz sezonunu kapadığımız sonbahara merhaba dediğimiz dönemde sonbahar/kış sezonu kendimizi gizleme adına yardımımıza koşsa da formda kalmak için temkinli davranmakta fayda var.

Her kadın çiçektir yerine "her kadın çilektir" sözünü vurguladığını düşündüğüm sitenin görselleri ile baş başa bırakmadan önce, sizlerden kendinize bir söz vermenizi rica ediyorum, fotoğraflara baktıktan sonra mutfağa yol almayacak, buzdolabının serinliğinde kendinizi kaybetmeyeceksiniz. Başarabilirsiniz. :)


Ralp Lauren SS 2013 


Moschino Cheap & Chich 2012


Emporio Armani


Maison Martin Margiella FW 2012-13


Balmain SS 2013


Akris SS 2013


Chloe's SS 2013


Chalayan SS 2013



Burberry Prorsum SS 2013



Akne Studios SS 2013


Alexander Mc Queen SS 2013

Konu iştahınızı kabarttı ve daha fazla görsel görmek, zekice yapılan kombinleri takip etmek isterseniz, linki http://www.tasteofrunway.com/tıklayıp lezzetler diyarına yolculuk yapabilirsiniz. 








Devamını Oku

Takının Michelangelo'su: Selda Okutan

Takı denildiğinde çocukluğumun birikimlerinden kaynaklı mıdır bilmem aklıma hep Trabzon burması, hasır kelepçe, kündekari kemer ve çeyrek altınlarla donatılmış gelinler gelir. Tabi bu gelinlerin boynundan metre ile sarkıtılmış kurdeleler, takı sırasındaki insanların huysuzluğu, gelinin önüne gelen herkesin elindeki altını uzatırken yaşadığı üzüntü ve bu üzüntüyü saklamak için yüzlerinde yarattıkları sahte tebessümler... Çocukluğum aile düğünlerinde bu tür gözlemler yaparak kendini o andan soyutlamak ile geçti, ve şimdi fark ediyorum ki soyutlamanın yanı sıra somutlaşmış düşüncelere sahip olmama neden de olmuş.

Yaşadığımız coğrafyanın algılarımıza etkisinin büyük olduğunu hep bu örnek ile kendime hatırlatırım. Yine hatırlatmalar ile dolu bir günden sesleniyorum size. İşin şakası bir yana gerçeklik payının olma ihtimali de yüksek, bu ihtimal çerçevesinde takı ve takı familyasından pek haz ettiğim söylenemez. Ancak karşıma çıkıp bir fotoğrafı 5 dakika incelememe sebep olan Selda Okutan tasarımlarından sonra sanırım bu düşüncemi kırmaya ve Selda Hanım gibi bu işi sanatsal bir çizgide yürütmeye kendini adamış kişileri bilmeye ve incelemeye zaman ayıracağım. Bu yazının doğuş hikayesi de böyle işte, bir tasarımcının insanın algısına dokunması, kendisine hayran bırakmaktan öte diğer tasarımcılar için de bilme arzusu yaratması... Umuyorum ki siz de benim gibi yoğun beğeniler ile Selda Okutan tasarımlarına sahip çıkar, görsel hafızanızda onlar için küçük ama hak ettikleri sıcak bir alanı ayırırsınız.

























Devamını Oku

İster ince, ister kalın: Önemli olan işlevi!

Yaz aylarının sıcaklığından bunaldığımızı belirten milyonlarca twit, statü, fotoğraf vb. dijital kirliliği ardımızda bırakarak sonbaharın serinliğine kendimizi bırakıyoruz. Dökülen yaprakların yarattığı kolaj çalışmalarının caddelerimizi süslemesine pek az bir zaman kaldı diyecekken, caddelerimizde ağaç mı kaldı ki sorusu gelince aklıma bu romantizm buhranından hemen uzaklaşmam gerektiğini sezdim.

Bırakın caddeleri, rüzgarları, bahar ya da sonbaharları... İnsanoğlunun dünya tarihinde adını söz ettirdiği günden bu yana, yani homo sapiens akrabalarımızın bilindik tarihine göre ilerleyecek olursak 45.000 yıldan bu yana ait olduğumuz saçlarımız, her mevsim döngüsünde dökülüp seyrekleşmeye, çoğalıp sıklaşmaya başlamıştır.  45.000 yıldır dünya üzerine saç döken sadece bir canlının geride bıraktığı saç hazinesini düşünebiliyor musunuz? Üzerinde yaşadığımız ana kara ciddi anlamda tuhaf bileşenlerin çürüme ya da ufalanma ile oluştuğu ve adına toprak dediğimiz örtü ile kaplı çok şükür ki... Konumuz tabi ki coğrafya değil, konumuz saçlarımız ve sonbahar; öyleyse sözü daha fazla uzatmadan konumuz üzerinden devam edelim.

Var olmalarının, uzamalarının, dökülmelerinin, sık ya da seyrek oluşlarının hepsi için belli bir mantık geliştirdiğimiz saçlarımızın mevsimler arası geçişlerde de mantıklı desteklere ihtiyaç duyduklarını bilmemiz gerek. Yaz döngüsünde biyolojik saatimizce kurgulanarak gerçekleştirilen dökülme işleminden sonra, kış döngüsünde de soğuk kış aylarına karşı bizi sıcak tutmak adına yeni gürleştirme faal olur. Bu faallik dönemi için piyasada saçları ve kökleri besleyen türevlerinin türevi dahi olan binlerce ürün bulabilirsiniz, tabi saçınızı iyi tanıyıp, onun isteklerine yönelik alışveriş yapmanızda fayda var. Ancak saç sadece piyasadaki ürünler ile değil yediklerimiz ile de desteklenmelidir. Protein, demir, çinko, B, C, A, E vitaminlerine sahip yiyecekleri tüketerek de 45.000 yıldır bizi yalnız bırakmayan ölü hücrelerden oluştuğu halde hala canlı kalabilmek için elinden geleni sarf eden bu güzide dostumuzu desteklemek ve ödüllendirmek boynumuzun borcu diye düşünüyorum.






Devamını Oku

5 Eylül 2013 Perşembe

Sanat tarihinin vefalı kadını: Mary Katrantzou

Sanat tarihi ile iç içe bir yaşamın modaya aktarımında karşımıza çıkan ilk isimlerden olan 1983 Yunanistan doğumlu Yunan modacı Mary Katrantzou büyüdüğü topraklara olan vefasını hayranlık uyandıracak bir şekilde ödüyor.

Sanat tarihi denildiğinde, primatif sanatlardan sonra sanatın kapsamlı ve başka coğrafyaları etkilemeye başladığı dönemlerde karşımıza çıkan Yunan sanatı, tarihsel süreçte geliştirici unsur olarak yer alıp günümüz sanatını oluşturmaya öncülük eden adı sıkça anılan bir sanat alanıdır. -sanatın tarihsel sürecini detaylı olarak incelemek isteyenler için de güzel bir kitap tavsiyesi: Gombrich'ten Sanatın Öyküsü- Belli bir dönem sonra unutulmaya yüz tutan sanat akımı Rönesans ile birlikte tekrar açığa çıkarak bir çok akımı oluşturmuş ve çoğuna da kaynaklık etmiştir. Çıkış noktası sadece Yunanistan olmasa da Mary Katranztou eminiz ki bu toprakların adı ile anılan sanata yaşadığı coğrafyadaki eserlerin ışığında adım atmıştır. 

Zamanda çok fazla yolculuğa çıkmamıza izin vermese de tasarladığı eserlerinde hayal gücüne olanak tanıması ve sanat eserlerinin farklı açılardan alınan izlenimleri ile oluşturduğu kolajları kullanarak yansıttığı giysileri sanat ve moda severleri ortak noktada buluşturmaya olanak tanıyor. Bir tasarımında ilham aldığı manzara karşımıza kumaşlar içerisinde sunuluyorken, bir tasarımında çok beğendiği bir Rönesans dönemi vazosu çiçek gibi bir kadını taşırken beliriyor. Gün ışığı pencereden yansırken, kadın göğsü güneş beden pencere olabiliyor, ya da bir abajur kadının belinden aşağıya uzanıyor. Simgesel tasarımlar yaptığına yönelik bir bilgiye rastlamamış olsam da Katrantzou'nun simgeselliğine yönelik oturup yazılacak çok şey olduğunu düşünüyorum. Tabii simgeselliğin yanında kullandığı canlı renkler ve kontrastların dengesine de ayrıca değinmek gerek. Göz alıcı ihtişam abidesi tasarımlarına can veren renkleri de ince bir sanat ruhu ile seçip kullandığına hiç şüphem yok. Tasarımcı, sanata olan aşkını, resim, heykel, mimari, vb her alandan örnekler ile modanın içerisinde yoğurarak insan bedenine ikinci bir ten gibi aktardığında, bir örneği olmayan özgün ve alanında söz getirecek tasarımlara imza atıyor, ki oldukça sevilip takip edilmesinin bir başka açıklaması olamaz da. Çok fazla söylenecek, çok fazla açıklanacak, milyonlarca methiye içeren cümleler yazılabilecek koleksiyonlarını ne kadar cümleler ile aktarmaya çalışsam da görmek her zaman sanatın tasvip ve takdir edilmesinde ilk aşamalardan biri olduğu için yetersiz olacak o yüzden gelin Yunan sanatının Fidias, Preksiteles ve daha nice sanatçısından sonra sanat ateşini devralan Katrantzou'un tasarımlarına göz atalım. 





























Devamını Oku
Tema resimleri sndr tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

© 2011 Maddenin Sanat Hali, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena