17 Mart 2014 Pazartesi

Kadının simgesel özgürlüğü: Erol Albayrak MBFWI Fall Winter 2014

Çoğu modaseverin yakından takip ettiği ve bildiği üzere, Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul ayağı geçtiğimiz günlerde tasarımcıların agorasına dönüştü. Antrepo'da gerçekleştirilen etkinliğin yankıları hala devam etmekte, ancak biraz olsun magazinsel yönünden uzaklaşarak, moda ile bütünleşmenin yararlı olacağı kanısındayım. Bu amaca hizmet veren nadir tasarımcılardan biri olduğuna inandığım Erol Albayrak'ın yeni koleksiyonuna göz atmayı öneriyorum size...

Albayrak, her koleksiyonunda sadece iki kumaş parçasını birleştirmekten ziyade, kavramları, kültürleri, insana ait tüm güdüleri seçtiği kumaşların arasına katarak en iyi şekilde birleştirmeyi hedef ediniyor.       -Önceki koleksiyonları hakkında yazdığım yazılar için bir tık  - Bu birleştirmenin sonucunda da bizi bize anlatan, insanı anlamlandırmaya çalışan, anlam ararken anlam kazandıran bir moda algısı doğuyor ister istemez. Bunun üzerine düşüp komplike bir tasarım çıkarma hedefinde olduğunu düşünmüyorum, aksine hayata bakış açısını, algısını ve hayatını tasarımlarına kattığı için doğal bir sirkülasyon halinde başarılı sonuçlar yakaladığına inanıyorum. MBFWİ 2014 için hazırlamış olduğu koleksiyon da yine bu bakış açısının birleştirici, anlamlandırıcı ve hayatı özetleyici niteliklerini bir arada toplamış, kadının simgesel özgürlüğünün en yoğun hissedildiği tasarımların oluşturduğu defile, nudizmin hırçın sularının daha sakinleştiği bir ortamda yaratılmış olduğu hissi uyandırıyor izleyicide. Albayrak'ın kendi tabiri ile "Moda kadını soymak değil, giydirmektir." cümlesi aslında dingin suları tam anlamıyla özetlemeye yetiyor. Çoğu eleştirmen çıplaklığı özgürlük kabul ederken, bu söylem aslında insanların aklına hemen bir yafta getiriyor ancak, biçimsel özgürlük ile kavramsal özgürlük arasındaki ince ayrıntıyı kimse ele almıyor. Biçim olarak kadını özgür kılmak çıplaklık ile mümkün olabilir elbet, ancak kavram olarak ele aldığınız "kadın"ı özgür kılmak o kadar kolay değil, işte bunu başarabilmek için de Albayrak ya da aynı ekolün temsilcisi bir başka tasarımcı gibi, kavramları ve hayatı sentezleyip kalın çizgilerin yanına noktalar yerleştirmek ile olabiliyor. 

Bir defilenin ardından söz edilen en büyük nokta renkler, kumaş seçimleri, dikiş teknikleri ya da magazinsel ele alınacak olursa seçilen mankenler, makyaj ve saç olabiliyor. Ancak bu bakış açısını artık içinde bulunduğumuz yeni dünyada hafifletmek gerektiğine inanıyorum, keza tasarımcıların söylemek istediği, anlatmak istediği çok ama çok şey var. Bir ressamın resmine bakarken seçtiği tuvalin ebatlarını, çerçevelerken kullandığı materyali sorgulamaktan kurtulup, resmin anlattıklarına kulak verdiğimizde sanatta doyum noktasına ulaşıyorsak, moda dediğimiz sanat dalı için de doyum noktaları yaratmalıyız. Peki Erol Albayrak defilesinin doyum noktaları nelerdir dediğimizde karşımıza çıkanlar neler onlara bir göz atalım, ancak bunun öncesinde tasarımlara bir göz atmanın zamanı geldi de geçiyor. 


     

  

  




Eminim ki en başta bahsettiklerim, defile fotoğrafları ile örtüşünce birçok imge oluştu beyninizde ama ben yine de tasarımlar üzerinden kavramlara değinmek istiyorum keza en sevdiğim bölüme geldik. Defilenin videosundan da takip edebileceğiniz bir kronoloji var, kronolojinin ulaştığı evreler sanatın beşiği Mezopotamya'dan Anadolu'ya dünya tarihini etkileyen uygarlıklardan yaşadığımız topraklarda ki Osmanlı İmparatorluğu'na kadar bir yelpazede şekillenmiş olsa da, modern çağın fütürizmi de işin içinde Albayrak ustalığı ile harmanlanmış bir biçimde seyirciye sunulmuş. Keskin geometrik kesitler, oryantalist kesitler ile birleştirilip kadın ruhunun keskin duruşu ile barındırdığı naiflik çok iyi şekilde korunmuş, maskülen tavır Albayrak tasarımları içerisinde nadiren yer alsa da fütürist etki taşıyan tasarımların içerisinde hissedilirliği kontrollü biçimde sağlanmış diye düşünüyorum. 

Oryantalist ruha sahip tasarımlarında kullandığı kündekari tekniğinin vazgeçilmez şemaları kıyafetler ile bütünleşirken, Albayrak'ın savunduğu güçlü kadın imgesinin de öyle güzel vurgulamasını sağlamış ki, geometrik geçmeler ile bezeli tasarımların her biri sanatın sanat ile yorumlanması gibi seyirciye aktarılmış.



Kündekari kelime menşei olarak Farsça bir kelime ve aslen heykeltraşlık anlamına geliyor, Albayrak'ın bir röportajında "Biz bir heykeltraş gibi kumaşlara form verir, bir ressam gibi desenler yaparız." cümlesini hatırladığımda, kündekariyi seçmiş olmasının şaşırtıcı olmadığına kanaat getirdim. Nitekim kündekari konusunda örnek paylaşmak için o kadar çok kararsızlığa düştüm ki, eminim arama motorlarından birine kündekari yazdığınızda karşınıza gelen nadide örnekleri görünce bana hak vereceksiniz. 

         


Albayrak sadece kündekari ile sınırlamamış tasarımlarını, tezhip sanatının da formlarını günümüz algısı ile yorumlayıp aktardığı kumaşlarda hayat kazanmasına vesile olmuş. Vakti zamanında ilim kitaplarına büyük bir sabır ve ince bir işçilik ile işlenen formlar gelinliklerin üzerine yine aynı titizlik ve tanımsız bir estetik anlayışı ile aktarılmış. Açıkça söylemek gerekirse, defileyi izlerken zamanlar arası yolculuğa çıkıp, düşünsel olarak bir gezintiye çıktığımı, ve gelinlikleri gördüğümde tüylerimin diken diken olduğunu söyleyebilirim. 

Şimdi gelelim asıl konuya, kronolojik medeniyet tarihi, oryantalizm, kündekari, tezhip, fütürizm dedik, ancak simgesel özgürlük, daha doğrusu güçlü kadının simgesel özgürlüğü bu bahsedilenlerin neresinde... Özgür bir kadın, ya da bu özgürlüğe bir beden yaratmak zorunda da değiliz, özgür bir ruhun, çok çeşitliliğin içerisinde, her bir anlam ve ifadeye belli ölçüde yakın, belli ölçüde uzak olması bu özgürlüğün ana hattını oluşturuyor diye düşünüyorum. Öyle ki, bir fikire ne körü körüne bağlı, ne nefret edecek kadar uzak durmamak aslında o fikirin insanın üzerinde yarattığı özgürlüğü nitelediğine inanıyorum. Erol Albayrak da bu defilesinde modaseverlere, özgür bir tasarımın, özgür bir kadını nasıl niteleyebileceğini, geleceğin belli başlı kavramlardan korkmadan, uzak kalmadan nasıl şekillendirilebileceğini aktardığını hissediyorum. 

Özgür ve güçlü yarınlar için, sanata ihtiyacımız olduğu kadar modaya da ihtiyacımız olduğunu unutmadığımız, elimizdeki değerleri taçlandırıp, yeniliklere kapılarımızı kapatmadığımız günlere...                              



0 yorum:

Yorum Gönder

Tema resimleri sndr tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

© 2011 Maddenin Sanat Hali, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena